ایران

İran
Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Daryaafzali - CC BY-SA 4.0 Meysem - CC BY-SA 3.0 Örlygur Hnefill - CC BY 2.0 DAVID HOLT - CC BY-SA 2.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Soroush.javadian - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Morteza salehi70 - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Alireza Javaheri - CC BY 3.0 Morteza salehi70 - CC BY-SA 4.0 Adam Jones - CC BY-SA 2.0 Hamidrasooli1364 - CC BY-SA 4.0 Sima Farshid - CC BY-SA 4.0 Babak.alavi - CC BY-SA 4.0 Mehradmoslemian - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 AlChtzn - CC BY-SA 4.0 Mohammad Reza Domiri Ganji - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Morteza salehi70 - CC BY-SA 4.0 Örlygur Hnefill - CC BY 2.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Sororiali - CC BY-SA 4.0 Örlygur Hnefill - CC BY 2.0 Delphine74 - CC BY-SA 3.0 Hamidrasooli1364 - CC BY-SA 4.0 Alieh - CC BY 2.0 Beluchistan - CC BY-SA 2.0 Andrew.Lorenzs - Public domain Hamidrasooli1364 - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Mehdi Rafiei - CC BY-SA 4.0 Andrew.Lorenzs - Public domain Carole Raddato - CC BY-SA 2.0 Aref jm - CC BY-SA 4.0 Dardodel - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Örlygur Hnefill - CC BY 2.0 Arashk rp2 - CC BY-SA 3.0 Morteza salehi70 - CC BY-SA 4.0 Alireza Javaheri - CC BY 3.0 Ninara from Helsinki, Finland - CC BY 2.0 Stuart Dennison - CC BY-SA 4.0 Rezazabet - CC BY-SA 4.0 Dolphinphoto5d - CC BY-SA 4.0 Fariborz at English Wikipedia - Public domain Jeanne Menj - CC BY 2.0 Edriss bahrampour - CC BY-SA 4.0 Alireza Javaheri - CC BY 3.0 ninara - CC BY-SA 2.0 Örlygur Hnefill - CC BY 2.0 Edriss bahrampour - CC BY-SA 4.0 Arad - CC BY-SA 3.0 Beluchistan - CC BY-SA 2.0 No images

bağlamı İran

İran (Farsça: ایران ) veya resmî adıyla İran İslam Cumhuriyeti (Farsça: جمهوری اسلامی ایران  / Cumhuri-ye İslâmi-ye İran), Güneybatı Asya'da yer alan bir ülkedir. Güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır. Resmî dili Farsçadır. Anayasasının 12. maddesine göre ülkenin resmî dini İslam, resmî mezhebi ise İsnâaşeriyye Şiiliği'dir.

İran, MÖ 4000'lere dayanan tarihiyle ve var olan yerleşmeleriyle dünyadaki en eski uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Tarih boyunca İran, Avrasya'daki merkezî ve önemli konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip olmuş, dolayısıyla da birçok devletin ve uygarlığın dikkatini cezbetmiştir. Medler, Ahamenişler, Büyük İskender yönetimindeki Makedonyalılar, Sasani İmparatorluğu, Emevîler, Abbâsîler, S...Devamını oku

İran (Farsça: ایران ) veya resmî adıyla İran İslam Cumhuriyeti (Farsça: جمهوری اسلامی ایران  / Cumhuri-ye İslâmi-ye İran), Güneybatı Asya'da yer alan bir ülkedir. Güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrilidir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır. Resmî dili Farsçadır. Anayasasının 12. maddesine göre ülkenin resmî dini İslam, resmî mezhebi ise İsnâaşeriyye Şiiliği'dir.

İran, MÖ 4000'lere dayanan tarihiyle ve var olan yerleşmeleriyle dünyadaki en eski uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Tarih boyunca İran, Avrasya'daki merkezî ve önemli konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip olmuş, dolayısıyla da birçok devletin ve uygarlığın dikkatini cezbetmiştir. Medler, Ahamenişler, Büyük İskender yönetimindeki Makedonyalılar, Sasani İmparatorluğu, Emevîler, Abbâsîler, Sâmânîler, Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar, Moğollar, Timurlular ve Safevîler gibi birçok devleti topraklarında barındırmış, zengin bir tarihi kültüre sahip olmuştur. İran, günümüzde de bir bölgesel güçtür ve uluslararası enerji güvenliği ve dünya ekonomisinde geniş petrol ve doğalgaz kaynakları sonucu önemli bir konuma sahiptir.

2022 verilerine göre yaklaşık 86 milyon nüfusu bulunan İran, dünya sıralamasında 17. sıradadır. Etnik olarak nüfusunun yarısından fazlasını Farslar oluştururken, azınlık olarak Azeriler ve Kürtler ve onlardan çok az sayıda olarak Beluçlar, Türkmenler ve Araplar bulunmaktadır.

İran; BM, Bağlantısızlar Hareketi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve OPEC üyesidir. İran siyasal sistemi, 1979'da kabul edilen anayasaya göre oluşturulan birkaç karmaşık yönetim yapısına göre işlemektedir. En yüksek devlet makamı, günümüzde Ayetullah Ali Hamaney'in üstlendiği İran dinî liderliğidir (Velayet-i Fakih).

Hakkında daha ayrıntılı İran

Temel bilgiler
  • Para birimi İran riyali
  • yerel ad ایران
  • arama kodu +98
  • İnternet etki alanı .ir
  • Mains voltage 220V/50Hz
  • Democracy index 2.2
Population, Area & Driving side
  • Nüfus 86758304
  • Alan 1648195
  • Sürüş tarafı right
Geçmiş
  • Erken Dönem (MÖ 3200-MÖ 625)[1]
     
    Eratosthenes'in takriben MÖ 200'de yaptığı Dünya haritasının İngilizce bir kopyası. İran platosunun bulunduğu bölgeyi tanımlamak için Ariana (Aryânâ) ifadesi kullanılmıştır.
    MÖ 4000 yılları

    İran platosu boyunca bulunan onlarca tarih öncesi kalıntı,[2][3][4] MÖ dördüncü binyılda, Mezopotamya yakınlarında ortaya çıkan en erken uygarlıklardan yüzyıllar önce antik kültürlerin ve yerleşim yerlerinin varlığına işaret etmektedir.[5]

    MÖ 3000 ve 2000 yılları

    Proto İranlılar, ilk olarak Hint-İranlıların ayrılmasını takiben ortaya çıkmışlar ve izleri Baktria- Margiyana Arkeoloji Bölgesine kadar takip edilmektedir.[6] Aryan (Antik İran halkları) toplulukları, MÖ üçüncü veya ikinci binyılda İran platosuna; büyük olasılıkla birden fazla göç dalgası ile gelmiş ve yerleşmişlerdir. Proto İranlıların "Doğu" ve "Batı" diye gruplara ayrılması, göçe bağlı olarak meydana gelmiştir.

    MÖ 1000 yılları

    MÖ birinci milenyumda Medler, Farslar, Baktriyalılar ve Partlar batı bölgesinin nüfusunu oluştururken, Karadeniz'in kuzey steplerini Kimmerler, Sarmatlar ve Alanlar yerleşmişti. Diğer topluluklar Hindistan Yarımadası kuzeybatı sınırındaki dağlık kesimde ve bugün Belucistan denilen bölgede yerleşmişlerdir. İskit toplulukları gibi diğer topluluklar ise batıda Balkanlara, doğuda ise Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne kadar yayılmışlardır.

    Avesta dili, yaklaşık MÖ 1000'de ortaya çıkan Zerdüştlük inancının kutsal kitabı Avesta'nın kutsal ilahi ve kurallarını bir araya getirmek için kullanılmış eski bir İrani dildir. Zerdüştlük, MÖ 7. yüzyıla kadar Ahameniş İmparatorluğu ve sonraki İran imparatorluklarının devlet diniydi.

    İslâmiyet öncesi (MÖ 625[1] – MS 651) Medler
     
    Med İmparatorluğu'nun Kral Astyages hükümdarlığındaki toprakları

    İran'ın bir millet ve imparatorluk (MÖ 625[1]–MÖ 559) olarak, Büyük Kiros'un Medler ve Perslerden Ahameniş İmparatorluğu'nu (MÖ 559–330) oluşturacak birleşik bir imparatorluk kurana ve daha ileride insanlar ile kültürler arası bir birleşme olana dek zamanının en büyüğü olmak üzere birleşmesi,[1] Medler ile başlar. Medler ilk kez Asur kralı III. Salmaneser'in dönemindeki (MÖ 858-824) yazılarda "Mada" adı ile kaydedilmişlerdir.[7] Medlerin şu anki adı, Antik Yunan dilindeki Mêdos'tan (Μῆδος) gelmektedir.[8]

    Ahameniş İmparatorluğu
     
    Ahameniş İmparatorluğu'nun kurucusu, daha sonra kendisine ''Büyük'' ünvanı verilen II. Kiros'tur.
     
    I. Darius (MÖ 522 - MÖ 486) yönetimi altında Ahameniş İmparatorluğunun en geniş sınırları

    Büyük Kiros, söylenceye göre bir gün Pers ordusuna çalıları temizletmiş, ertesi gün ziyafet vermiş ve kendisini destekleyip lüks içinde yaşamak varken neden Medlerin kölesi olarak kaldıklarını sormuştur. Böylece tüm Pers ordusunun desteğini kazanmıştır.[9]

    Bir Pers devleti olan Ahameniş İmparatorluğu, Büyük Kiros ve I. Darius yönetiminde o zamana kadar insanlık tarihindeki en büyük imparatorluk haline gelmişti.[10] Pers İmparatorluğu'nun sınırları doğuda İndus Nehri ve Ceyhun nehrinden batıda Akdeniz'e uzanıyor ve Anadolu (günümüz Türkiye'si) ile Mısır'ı da kapsıyordu.

    Atina, MÖ 499'da Sardes'in yağmalanması ile sonuçlanan Milet'teki bir isyana destek vermiştir. Bu, MÖ 5. yüzyıl boyunca süren Yunan-Pers Savaşları olarak bilinen savaşları çıkartacak ve Yunanlara karşı bir Ahameniş harekâtına neden olacaktır. Yunan-Pers savaşları sırasında Persler bazı büyük üstünlükler ele geçirmişler ve MÖ 480'de Atina'yı yıkıp yerle bir etmişlerdir. Ancak Yunanların bir dizi zaferinden sonra Persler çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaşlar, MÖ 449'da Callias Barışı ile sona ermiştir.

    Ahamenişlerin en büyük çalışması, imparatorluğun kendisiydi. Zerdüşt'ün öğretilerinden kaynaklanan kurallar ve ahlak; insan hakları, eşitlik ve köleliğin yasaklanmasına dayandırılan politikaları geliştiren ve uygulayan Ahamenişler tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiştir. Zerdüştlük inancı, Ahamenişler zamanında ve Kiros tarafından Babil'de özgür bırakılan ve sürgün edilmiş Yahudilerin ilişkileriyle daha çok tanıtıldı ve İbrahimi dinleri etkiledi. Aristo, Eflatun ve Sokrates tarafından belirlenen Atina'nın Altın Çağı sırasında Yunanların Pers İmparatorluğu ve Orta Doğu ile temasları oluşurken, Ahamenişler hüküm sürmüşlerdir. Orta Doğu ve Balkanlar halklarına sağlanan barış, asayiş, güvenlik ve zenginlik, tarihte nadir görülen bir dönemi oluşturmuş; bu dönem ticaretin bu oranda arttığı tek dönem olmuş ve bölge insanlarının yaşam standartları yükselmiştir.[11]

    Makedonya (İskender) İmparatorluğu
     
    Büyük İskender, İssos Savaşı'nda Pers kralı III. Darius ile savaşıyor.

    Antik Çağ'ın en önemli hükümdarlarından biri olarak ön plana çıkartılan Büyük İskender, babası II. Filip'in suikaste uğrayıp ölmesinin ardından 20 yaşında Makedonya tahtına geçince, gözünü Pers topraklarına dikti. İskender, son Ahameniş hükümdarı III. Darius'u MÖ 333'te İssos'ta (günümüzde İskenderun) ve MÖ 331'de Irak civarındaki Gaugamela Muharebesi'nde yenerek Pers topraklarını imparatorluğuna kattı. İskender'in MÖ 323'teki ani ölümünün ardından imparatorluğu paylaşıldı.

    Selevkos İmparatorluğu

    İskender'in Pers topraklarını işgalinden sonra arkasında bir varis bırakamadan ölmesi, uçsuz bucaksız imparatorluğun devlet generalleri arasında paylaşılmasına neden oldu. Bu generallerin genel adı olan diadokilerden biri olan Seleukos, Balkanlar'dan Hindistan'a kadar olan bölümü aldı. Selevkoslar, toprakları Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilinceye kadar Doğu Akdeniz'in hâkimiydiler.

    Part İmparatorluğu
     
    İran Ulusal Müzesi'nden Part kraliçesi Kraliçe Musa'nın bir büstü, 1939'da Huzistan'da bir Fransız araştırma ekibi tarafından bulundu.

    Part İmparatorluğu, MÖ 3. yüzyılın başlarında Selevkos İmparatorluğu'nu yendikten sonra İran platosunu tekrar birleştiren ve yöneten ve aynı zamanda MÖ 150 ve MS 224 arasında Mezopotamya'yı kontrol eden Arsasid Hanedanı tarafından idare ediliyordu. Partlar, Antik İran'ın üçüncü yerli halkından olan hanedanıydı ve beş yüzyıl hüküm sürdüler.

    Tarihi Med, Asur, Babil ve Elam topraklarının ele geçirilmesinden sonra Partlar, kendi imparatorluklarını düzenlemek zorunda kaldılar. Bu ülkelerin eski elit tabakasından olan herkes Yunan'dı ve yeni egemenler eğer hükümranlıklarını sürdürmek istiyorsa kendi geleneklerini bunlara uydurmak zorundaydılar. Sonuç olarak, şehirler eski antik haklarını korudu ve sivil yönetimler ancak belli oranda rahatsız edildiler.

    Partlar, doğuda Roma'nın genişlemesini (Orta Anadolu'da) sınırlandırdığı için Roma İmparatorluğu'nun baş düşmanlarıydı. Partlar zırhlı, ağır silahlı ve hafif silahlı, ancak hareketli atlıları kullanarak kendi topraklarını yaklaşık 300 yıla yakın bir süre savundular.[12] Roma'ın en sevilen generali Marcus Antonius, MÖ 36'da Partlara karşı, sonucunda 32.000 asker kaybedeceği büyük bir sefer düzenledi. Roma İmparatoru Augustus zamanında Roma ve Part İmparatorluğu, aralarındaki sorunları diplomasi aracılığıyla çözüyordu. Bu gelişmeler sırasında Partlar, kendi ordularında Marcus Antonius'tan ve MÖ 53'te Harran'da "büyük bir bozguna" uğrattıkları Marcus Licinius Crassus'den elde ettikleri deneyimlerle o dönem çok takdir edilen Roma Lejyon standartlarına, "altın kartallar"a göre bir düzenlemeye gittiler.[13]

    Sasani İmparatorluğu
     
    Sasani hükümdarı I. Ardeşir döneminde yapılmış kabartma

    İmparatorluk düzeninin gevşediği ve son kralın, imparatorluğun vasallarından biri olan I. Ardeşir tarafından yenilmesi üzerine Part İmparatorluğu MS 224'te sona erdi ve I. Ardeşir, bu tarihte Sasani İmparatorluğu'nu kurdu. Ardından ülkeyi ekonomik ve askeri alanda reformlarla geliştirmeye başladı. Sâsânîler, Ahamenişler tarafından çizilen sınırlar içinde, onlara Erânshahr veya Iranshahr, Eranshahr.svg , "Aryanların Ülkesi" İranlılar diye atıfta bulunarak, başkentleri Tizpon olmak üzere imparatorluklarını kurdular.[14] Romalılar, arka arkaya I. Ardeşir, I. Şapur ve II. Şapur ile girdikleri savaşları kaybettikleri için pek çok sorun yaşadılar.[15] Sâsânî hükümranlığı döneminde Roma İmparatorluğu'na karşı kazanılan zaferler, Roma'da o kadar büyük bir karamsarlık yarattı ki, Romalı tarihçi Cassius Dio şunları yazmıştır:

    “ Bu, bizim için büyük bir korku kaynağı idi. Doğudaki lejyonlarımız için Sâsânî Krallığı o kadar ürkütücüydü ki, çok azı onlarla savaşmak istiyor; geri kalanlar ise savaşma konusunda tamamen isteksiz davranıyordu.[16] „
     
    620'de Sasani İmparatorluğu'nun sınırları

    Partlar ve daha sonra Sâsânîler devrinde İpek Yolu üzerindeki ticaret Çin, Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan ve Roma medeniyetlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve modern dünyanın temellerinin atılmasına yardımcı olmuştur. Partlardan geriye kalan kalıntılar, bazı açılardan Klasik Yunan etkileri taşır ve çoğunlukta kendi oryantal anlayışlarını sergiler; "Part sanat ve yaşamını ifade eden kültürel farklılığın" açık bir ifadesi olarak.[17]

    Partlar, Avrupa Romanesk mimarisini andıran ve muhtemelen bu mimariyi etkilemiş olduğu Tizpon'da örnekleri görülen Part stili mimari tasarımların yaratıcılarıydılar.[18][19] Sâsânîlerin yönetiminde İran, Çin ile ilişkilerini geliştirdi; Sâsânî sanatı, müziği ve mimarisi büyük atılım gerçekleştirdi ve Nizip Okulu ve Gundeşapur Akademisi gibi dünya çapında tanınan bilim ve araştırma merkezleri oluşturuldu.

    Bu dönemde batıda Hristiyanlığın, doğuda ise Budizm ve Maniheizm gibi dinlerin yayılması sonucunda Zerdüştlük inancı, İran birliğinin sağlamlaştırılması için ulusal bir devlet dini olarak örgütlendi. Ayrıca yine bu dönemde yazılı kültüre geçilmiştir. Kutsal metinlerin derlenmesinden oluşan enderzler, Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta, dini ya da din dışı gelenekler ve İran'ın ulusal destanı sayılan Şehname, bu dönemde kaleme alınmıştır.

    Sasaniler, 7. yüzyılın başında, II. Hüsrev döneminde Bizans İmparatorluğu ile çoğunluğu Orta Doğu'da gerçekleşen çarpışmalara giriştiler. Tam da bu sıralarda Peygamber Muhammed'in İslam'a olan çağrısı başlamış ve ilk Müslümanlar, bir ordu teşkilatı bünyesinde Muhammed'in önderliğinde Arap Yarımadası'nda birtakım fetihlere girişmişti. Muhammed'in 632'deki ölümünün ardından başlayan Müslüman Arap akınları, Sasani hükümdarlığındaki İran'a da sıçradı. Sasaniler, Bizanslılar ile yaptıkları savaşlar yüzünden tükenmişlerdi ve bu saldırılara karşılık veremeyecek bir vaziyetteydiler.[20]

    İran, Ömer bin Hattab'ın halifeliği döneminde, 636'daki Kadisiye Muharebesi'nde yenildi ve Müslüman Araplar, Sâsânî egemenliğine 651 yılında son vererek İslâmiyet'i İran'da yaydılar.

    Orta Çağlar (651–1501)
     
    İran Hanedanları Haritası, c. 1000
    Râşidîn Halifeliği
     
    Haritada turuncu renkle gösterilen bölgeler, Dört Halife döneminde alınmıştır ve İran da bunlardan biridir.

    İslam peygamberi Muhammed'in 632'deki ölümünün ardından, halefleri olan Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali tarafından yönetilen Râşidîn Halifeliği, Ömer bin Hattab'ın halifeliği döneminde (634-44) Orta Doğu'da yoğun askeri fetihlere giriştiler. Bu dönemde Bizans İmparatorluğu ile yapılan Yermük (636), Halep (637), Ecnadeyn (634), Demirköprü (637), Dathin (634), Firaz (634) ve Qarteen (634) muharebeleri ile Mısır, Suriye, Lübnan ve Filistin bölgeleri ele geçirilirken; Sasani İmparatorluğu ile yapılan Köprü (634), Kadisiye (636) ve Nihavend (642) muharebeleri ile de Irak'ın tamamı ve İran'ın büyük bir kısmı fethedildi. Müslüman Arapların eşi benzeri görülmemiş bu fetih dalgaları, bir İslam İmparatorluğu'nun oluşumunu sağladı. Müslüman Arapların bu askeri saldırılarına karşılık veremeyen Zerdüşt Sasani İmparatorluğu, kısa sürede yıkıldı.[21]

    Emevîler
     
    740'ta Emevi Devleti'nin sınırları

    İran'ın İslam Devleti tarafından ele geçirilmesinden sonra İran, Emevîler'in yönetimine girdi. Fakat İran tam anlamıyla İslamlaşmadı. İran'ın İslamlaşması, İran toplumunun kültürel, bilimsel ve siyasi yapısı içinde derin dönüşümlere neden oldu: Olgunlaşmış İran edebiyatı, felsefesi, bilimi ve sanatı, yeni oluşan İslam medeniyetinin ana öğeleri haline geldi. Kültürel, politik ve dinî olarak İran'ın İslam medeniyetine eklemlenmesi çok büyük önem taşımaktadır. Son tahlilde İran'ın katkısı, Abbasiler devrindeki İslam'ın Altın Çağı'nın oluşmasında çok etkili olmuştur.[22]

    Abbâsîler
     
    Abbasiler devrinden kalma bir el yazması

    Emevilerden sonra Abbasi Hanedanlığı iktidara geldi. Abbasiler döneminin en önemli özelliği, 8. yüzyılın ortalarında Bağdat'ta Beyt'ül Hikmet adında büyük bir bilim merkezinin kurulması ile ''İslam’ın Altın Çağı'' adı verilen dönemin başlamasıydı. Bu çağda, Hindistan’dan Endülüs’e kadar geniş coğrafyada bilimsel çalışmalar yapılmakla birlikte, tıp, bilim, sanat, felsefe, teoloji, matematik, astronomi, İslam hukuku gibi geniş yelpazede çalışmalar da yapılıyordu. Bu dönemde İran bölgesinden de birçok Müslüman bilim insanları birçok çalışmalar yaptı. Örneğin tıp alanında adını duyuran İranlı (Fars) hekim İbn-i Sina, o dönemde İran'da hüküm süren Samaniler Devleti ve Kakuyiler Devleti egemenliğinde çalışmalarını sürdürdü.

    Abbasilerin merkezi Bağdat (günümüzde Irak) olsa da, hanedanın İran ve kültürü üzerindeki etkisi büyüktü. Ayrıca Abbasi halifeleri, sıklıkla vezirlerini İranlılardan seçerdi ve İranlı valilerin ciddi anlamda yerel otonomi yetkileri vardı.

    Tâhirîler ve Samanîler
     
    Samaniler dönemine ait figürlü çanak çömlek örneği (Nişabur, İran, MS 10. yüzyıl)

    822'de Horasan Valisi Tahir, bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir Pers hanedanlığı olarak Tahirîler Hanedanlığı'nı kurdu. Samanîler döneminde ise İran'ın bağımsızlığını kazanma çabaları daha da güçlendi.[23]

    Abbâsîler sonrası dönemin kültürel canlanması, İran ulusal kimliğinin yeniden su yüzüne çıkmasına yol açmıştır. Bu kültürel akım, 9. ve 10. yüzyıllar sırasında zirve yapmıştır. Bu akımın en açık etkisi, Perslerin dili ve İran'ın resmî dili olan Farsçanın günümüze kadar sürekliliğinin sağlanmasıdır. İran'ın en güçlü epik şairi Firdevsi, Farsçanın günümüzde yaşamasının en önemli destekçisi olarak kabul edilmektedir.

    Bir sessizlik döneminden sonra İran, ayrı, farklı ve değişik bir öğe olarak İslam'ın içinde belirdi. İslam fetihlerinden sonra İran felsefesi, eski İran felsefesi, Yunan felsefesi ve gelişen İslam felsefesi ile geliştirdiği değişik ilişkilerle farklılaşacaktır. İşrakilik ve Aşkınlık Felsefesi, o dönemin İran'ında iki ana felsefe geleneği olarak kabul edilmekteydi.

    Gazneliler

    Gazneli Mahmud, başkenti İsfahan ve Gazne olan büyük bir imparatorluk kurduğunda 11. yüzyıla ulaşılmış olunuyordu.

    Selçuklular
     
    İran'da, Tahran'ın güneyinde, Tuğrul Bey'in anısına 12. yüzyıldan kalma bir anıt

    Tuğrul Bey tarafından kurulan, Alp Arslan tarafından yükselişine zemin hazırlayan, I. Melikşah döneminde de altın çağını yaşayan Büyük Selçuklular, Oğuz Türklerinin Kınık boyu tarafından kurulmasına karşın, İran topraklarına çoğunlukla hükmettiği için Türk-İran kültürünü bünyesinde barındırıyordu.

    Selçuklular, kurulduktan kısa süre sonra İslam dünyasının merkezi otoriteden yoksun parçalanmış siyasi haritasını birleştirdi ve daha sonra Haçlı Seferlerinin birinci ve ikincisinde kilit rol oynadı. Dili ve kültürüyle zamanla yoğun bir şekilde İranlılaşan Selçuklular, Türk-İran geleneğinde büyük bir gelişme sağladı ve İran kültürünü Anadolu'ya taşıdı.[24][25]

    Kendilerinden önce gelenler gibi imparatorluğun divanı, İranlı vezirlerin elindeydi. Devlet yönetiminde pek çok Fars (İranlı) söz sahibiydi. Örneğin Alp Arslan ve I. Melikşah dönemlerinde devletin baş veziri olan ve kendi adıyla anılan Nizamiye Medreseleri'ni kuran Nizamülmülk, aslen İranlıydı.[26]

    Bu dönemde İranlı yüzlerce araştırmacı ve bilim insanı; teknoloji, bilim ve tıbba, daha sonra Avrupa Rönesansının doğuşunu destekleyecek şekilde çok büyük katkı sağladı.[27]

    Harezmşahlar ve Cengiz Han
     
    Molla Câmî'nin Sufi'nin Gül Bahçesi minyatürü, 1553. (Bu çalışma, Timurlular dönemindeki birçok çalışmada olduğu gibi Pers şiiri ile Pers minyatürünün bir karışımıdır.)

    1218'te Harezmşahlar Devleti'nin doğu bölgeleri olan Maveraünnehir ve Horasan, Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın istilasına uğradı. Bu dönemde yarım milyondan fazla İran nüfusu öldürüldü,[28] Nişabur gibi kentlerin caddeleri "kan nehirlerine döndü", şehirlerin etrafına kedi ve köpek kulübelerinin itina ile yerleştirildiği insan kafalarından oluşan piramitler yapıldı.[29] 1220 ve 1260 rasında İran'ın nüfusu, bu kitlesel katliamlar ve açlık sonucu 2.500.000'dan 250.000'e düştü.[30]

    Cengiz Han'ın torunlarından biri olan Hülagû Han, Fransa Kralı IX.Louis'e yazdığı bir mektupta İran'a ve Halife'ye karşı yaptığı akınlarda tek başına 200.000 kişinin öldürülmesinin sorumluluğunu üstleniyordu.[31]

    Timurlular

    Başkentini Semerkant'ta kuran Timur onu takip etti.[32] Bu yıkım dalgaları etkileri, Nişabur gibi birçok şehrin bu saldırılar öncesi nüfuslarına yeniden kavuşmasını sekiz yüzyıl kadar -20. yüzyıla kadar- engelledi.[33] Ancak hem Hülagû Han hem Timur ve onların takipçileri, kendi tarzlarını ve geleneklerini fethettikleri yerinkilere göre değiştirip tamamen Pers kültürüne uygun yaşadılar.[34]

    Erken modern dönem (1501–1921) Safevî Hanedanı
     
    Safevî Devleti'nin kurucusu Şah İsmail

    İran'da ilk Şiî İslâm devleti, Şah İsmail tarafından Safevî Hanedanı (1501 ile 1736 arası) yönetiminde kuruldu. İlerleyen zaman içinde büyük bir politik güç haline geldi ve çift taraflı devlet antlaşmaları yapmaya başladı.

    Safevîlerin en güçlü oldukları zaman, I. Abbas'ın hükmettiği dönemdir (1588-1629).[35] Safevîler, ilerleyen yıllarda Osmanlı İmparatorluğu, Şeybanî Hanlığı ve Portekiz İmparatorluğu ile savaştı. Safevîler başkentlerini Tebriz'den alarak önce Kazvin'e, sonra da dönemlerinde sanata verdikleri destek ile İran estetik düzeyi yüksek üretim dönemlerinden birini yaşadığı İsfahan'a taşıdılar. Dönemlerinde ülke yönetiminde merkezileşme arttı; ordunun modernleştirilmesinde ilk adımlar atıldı ve mimaride İsfahânî tarzı gelişti.

    1722'de Afgan isyancılar, I. Hüseyin'i yendi ve Safevî Hanedanı'na son verdi.

    Afşar Hanedanı

    Oğuz Türklerinin Afşar boyundan gelirler

     
    Nadir Şah

    1736'da Nadir Şah, başarılı bir şekilde Afgan isyancıları İsfahan'dan çıkardı ve Afşar Hanedanı'nı kurdu. 1738'de aralarında Taht-ı Tavus, Işık Dağı elması ve Işık Denizi elmasının da bulunduğu kraliyet hazinelerini güvence altına alacak bir sefer yaptı. Ne var ki hükümdarlığı çok uzun sürmedi, 1747'de bir suikast sonucu öldü. Ölürken, yanında bulunan karısı Kenya kökenli El Fatima'ya İran tahtını bıraktı. El Fatima'nın siyahi olması nedeniyle İran halkı bu kadın şahı kabul etmedi ve yarı siyahi olan Nadir Şah'ın küçük kızı El Hebübe'ye tahtı bırakmak zorunda kaldı. El Hebübe, bu sırada 21 yaşlarında güzel bir kızdı. Afgan şahı Şeyhsüvari El Hamd ile evliydi; dolayısıyla İran tahtı, iki Türk kadından sonra Afgan Hanedanı'na geçerek siyasi varlığını sürdürmeye devam etmiştir.

    Zend Hanedanı

    Meşhed kökenli Afşar Hanedanlığı, 1750'de başkentini Şiraz'da kuran Lek[36] asıllı Kerim Han Zend tarafından kurulan Zend Hanedanı tarafından takip edildi. Onun yönetimi, görece bir barış ve refah sağladı.

    Kaçar Hanedanı
     
    Settar Han, İran Anayasa Devrimi'nin anahtar kişisiydi.

    Zend Hanedanı; Lütf Ali Han, Ağa Muhammed Şah tarafından idam edilinceye kadar üç kuşak sürdü ve yeni hükümdar Tahran'ı 1794'te Kaçar Hanedanı'nın doğuşunu gösterecek şekilde başkent yaptı. Yetenekli Kaçar yöneticisi Amir Kabir, diğer modernleşme reformları arasında İran'ın ilk üniversitesini de kurmuştur. Kaçar Hanedanı döneminde İran, Rus-İran Savaşları sonucunda Rus İmparatorluğu ve İngiliz İmparatorluğu karşısında Gülistan Antlaşması, Türkmençay Antlaşması ve Akhal Antlaşması ile topraklarının neredeyse yarısını kaybetmiştir. Büyük Oyun'a rağmen İran egemenliğini korumayı becermiş ve çevresindeki diğer ülkelerin tersine asla sömürgeleştirilememiştir.

    Sürekli tekrarlanan dış müdahaleler ve yozlaşan ve zayıflayan Kaçar yönetimi, bir parlamenter monarşi içinde ülkenin ilk parlamentosunu oluşturan İran Anayasa Devrimi ve Kaçar Hanedanı'nın egemenliğine son veren Tütün Protestosu gibi toplumsal hareketlere yol açmıştır. 1908’de İran’da petrolün bulunması bir dönüm noktası oldu. Böylece hem emperyalist güçlerin İran üzerindeki hesapları, hem de İran’ın 20. yüzyılına damgasını vuracak olan karmaşık sosyo-ekonomik yapı ortaya çıktı.

    Kaçar Hanedanı, İran tarihindeki son Türk hanedandır. Bu tarihten sonra Türkler bir daha devlet denetimini ele geçirememişlerdir.

    Geç modern dönem (1921–) Rıza Şah
     
    Rıza Şah Pehlevî

    İngiliz ajanı Sir Ardeşir J. Reporter aracılığıyla İngilizlere tanıtılan Rıza Pehlevî, 1921 darbesiyle İngilizler için çalışmaya başladı ve 1923 yılında başbakan ve sonunda 1925 yılında İran şahı oldu. İngilizlerin himayesi altında İran’daki birçok sosyalist, milliyetçi ve etnik hareketi bastırmayı başardı. 1925 yılında Kaçar hanedanlığını devre dışı bırakarak kendi Pehlevî hanedanlığını kurdu. Kısa sürede Azerbaycan, Arabistan (Huzistan) ve Luristan gibi büyük bölgelerin yarı özerk konumunu ortadan kaldırarak tüm yetkileri Tahran’da merkezileştirdi. Aynı zamanda Farsça olmayan dillerin kullanımını da yasakladı ve bu yasakları kendi aşırı milliyetçi ideolojisi doğrultusunda tüm ülkede uygulamaya başladı. Yönetimi merkezileştirmek doğrultusunda Farsçayı tek yasal dil olarak tanıdı ve diğer milliyetlere ait dillere yasak koydu. Kürtçe, Lurice ve yabancı olan yani Hint-Avrupa dilleri olmayan Türkçe ve Arapça gibi dilleri de Farsçanın bozuk lehçeleri olarak baskı altında tuttu. Fars olmayan topluluklar böylelikle kendi yerli kültürlerini, dillerini, tarihlerini ve günlük yaşam biçimlerini söküp atmaya mecbur edildiler.[37]

    Rıza Şah zamanında, devlet bütçesinden, Farsçılık propagandası yapan edebiyatçılara, tarihçilere, eğitimcilere ve sanatçılara büyük bir bütçe tahsis edildi.[38] Bunun en önemli örneği 1925 yılında Ahmed Kesrevi tarafından yayınlanan “Azerîce ya da Eski Azerbaycan’ın Dili” kitabıdır. Kitapta Azerîcenin, Türkçe ile ilgili olmadığı ve aslında Farsçanın bir lehçesi olduğu savunulmuştur. Bir diğer örnek ise TUDEH Partisi'nin kurucularından sayılan Arânî’dir. Arânî, kendi döneminin birçok entelektüeli gibi, Farslaştırma siyasetinden himaye ediliyordu. Azerbaycan ile ilgili bir makalesinde, Azerbaycan’ı “İran’ın beşiği” saymış ve Azerbaycanlıların Farsçayı vahşi Moğolların saldırısı sonucu unuttuğunu iddia etmiştir. Arânî’ye göre bu olay çok tehlikelidir, çünkü Azerileri yanlışlıkla Türk olduklarına ve İran’dan ayrılmaları gerektiğine ikna etmektedir. Ona göre bu sorunu çözmek için devlet, Türkçeyi ortadan kaldırmak ve Farsçayı yaygınlaştırmak için her türlü girişimi yapmak zorundadır.[39]

    Rıza Şah sanayileşmeyi, demiryolu taşımacılığını ve yapımını başlatıp İran’da yükseköğretimin temelini attı. Rıza Şah, Rusya ve Birleşik Krallık arasında bir denge politikası yürüttü ancak II. Dünya Savaşı başlayınca Almanya ile yakınlaşması Britanya ve Rusya’yı alarma geçirdi. 1941’de II. Dünya Savaşı boyunca İran demiryolundan yararlanmak amacıyla İran’ı Birleşik Krallık ve SSCB işgal etti.

    İşgalin ardından müttefik güçleri, Şah Rıza’nın ülkedeki Alman görevlilerin sınır dışı edilmesi yönündeki isteklerini kabul etmemesi üzerine Şah, oğlu Muhammed Rıza Pehlevî lehine tahtından feragat etmeye zorlandı. Şah Rıza’nın ülkeden uzaklaştırılmasının ardından esas olarak işgal güçlerinin denetiminde olmak kaydıyla Muhammed Rıza Pehlevî iktidarı başlamış oldu.

    Muhammed Rıza Pehlevî
     
    Muhammed Rıza Pehlevî ve Kraliçe Farah A.B.D.’ye bir ziyaret sonrası ayrılırken.

    Şah Rıza dönemine göre nispeten demokratik bazı açılımlar sağlandı; siyasi tutuklular özgür bırakıldı, basına yönelik sansür (karartma) kaldırıldı, siyasal ve toplumsal örgütlenmelere izin verildi. Artık sesini duyurma olanağı bulan çeşitli toplumsal ve siyasal muhalefet hareketleri bu özgürlük ortamından yararlanarak reform taleplerini yükseltmeye başladılar. Daha sonraki yıllarda ülkenin siyasal ve toplumsal yaşamını büyük ölçüde etkileyecek olan Marksist kökenli Tudeh (Kitle) Partisi de bu ortamda, 1941 yılında kuruldu ve işçi yasası, toprak reformu, kadın hakları gibi geniş toplumsal tabanı kucaklayan talepleriyle önemli destek buldu.

    Birleşik Krallık, SSCB ve ABD’nin çıkar mücadelesine sahne olan İran’ın, 1942’de imzalanan anlaşmanın ve 1943’te yapılan Tahran Konferansı’nın ardından, bu üç devlet tarafından yeniden inşa edilmesine karar verildi; fakat SSCB. bu anlaşmaya uymayarak denetimi altındaki bölgede sosyalist nitelikli, 1945'te Azerî Azerbaycan Millî Hükümeti, 1946'da Kürt Mahabad Cumhuriyeti olmak üzere iki özerk devlet kurdurdu. İşgal bölgesini yine aynı yıl, İran’ın kuzey petrol yataklarını işletme konusunda imtiyazlı bir anlaşma imzaladıktan bir ay sonra boşalttı. SSCB işgalinin sona ermesinden hemen sonra İran, bu iki özerk cumhuriyetin varlığına güç kullanarak son verdi. SSCB’ye verilen imtiyaz da ülke içindeki milliyetçilerin ve Birleşik Krallık'ın baskısıyla 1947 yılında geçersiz kılındı.

    Operasyon Ajax
     
    Musaddık'ın tutuklandığı gün 19 Ağustos 1953'te çıkan olaylar

    Fakat tüm bu gelişmeler ülke içindeki milliyetçi muhalefeti güçlendirmişti. Giderek etkinliğini artıran Ulusal Cephe, 1951’de halkın büyük çoğunluğunun da talebi olan petrolün ulusallaştırılması kararının Meclis’te kabul edilmesini sağladı. Bu karara karşı çıkan Başbakan Razmara’nın öldürülmesinin ardından çıkan ayaklanmadan sonra Şah, Ulusal Cephe’nin lideri Muhammed Musaddık’ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı. Batıda eğitim görmüş, bağımsızlıktan ve ulusal egemenlikten yana olan bir milliyetçiliği savunan Musaddık’ın ilk işi; petrolün ulusallaştırılması yönündeki kararı onaylamak oldu. Bu karar ve Musaddık’ın bağımsızlıkçı politikası Birleşik Krallık ve ABD'nin tepkisini çekmekteydi. Fakat bir süre sonra, başta Musaddık’a destek veren ulema, Muhammed Musaddık’ın Sovyetler’le yakınlaşmasından kaygılanarak hükûmete verdikleri desteği geri çektiler ve Ulusal Cephe dağıldı. TUDEH Partisi ise Musaddık’ı desteklemeye devam etmekteydi. Bu durumdan rahatsız olan ordu içindeki bir grup CIA’in de desteğiyle bir darbe düzenlediler. 1953 yılında Şah, Musaddık’ı görevden almaya çalıştı fakat çıkan isyanın ardından ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Buna karşılık İngilizler A.B.D.’yi Musaddık’ı devirmek için hazırlanan bir plana dahil olmaya davet etti ve 1953’te Başkan Dwight D. Eisenhower Ajax Operasyonu’nun yapılmasını onayladı. Operasyon yapıldı ve Musaddık 19 Ağustos 1953’te tutuklandı. Şah ise kaçmış olduğu Roma’dan dönerek tekrar görevini devraldı. Bu gelişmelerin ardından İran petrollerinin işletilmesi için, %50 hakkı İran’da olmak üzere çok uluslu bir konsorsiyum oluşturuldu.

    Operasyon Ajax’tan sonra Muhammed Rıza Pehlevî’nin yönetimi giderek otokratikleşti. ABD’nin desteği ile Şah İran’ın altyapısını modernleştirirken kendisine muhalif bütün siyasî oluşumları istihbarat örgütü SAVAK aracılığıyla ezdi.

    1953’te yaşanan olaylar İran’ın siyasal ve toplumsal yaşamı için bir dönüm noktası sayılabilir. Musaddık’ın devrilmesiyle sonuçlanan süreçte bölünen yalnızca uygar milliyetçi güçler olmadı. Tudeh’de de kırılmalar yaşandı. Partiden kopan gençlik örgütünden silahlı mücadeleye başlayan Halkın Fedaileri ve Halkın Mücahitleri örgütleri doğdu. Bu örgütlerin de içinde yer aldığı İran sol hareketi, 1960’lı yıllarda kitlesel etkinlik gösterse de, sol hareketin giderek kitle hareketinden silahlı mücadeleye kaymasıyla toplumsal tabandaki etkisini yitirmiş oldu. Musaddık’ın iktidara gelmesinde de önemli rol oynayan işçi hareketi ise etkinliğini kaybetse de etkisini İslâm Devrimi’ne kadar sürdürdü. Hatta devrimi başlatan, rafineri ve petrol işçilerinin grevi olacaktı.

    Ak Devrim

    Musaddık iktidarının sonundan İslâm Devrimi’ne uzanan süreçte büyük önem taşıyan gelişmelerden biri Şah’ın 1962 yılında gündeme getirdiği “Ak Devrim” adını verdiği reform paketidir. Ülkede siyasi istikrarı sağlayan Şah Muhammed Rıza petrol gelirinin de yardımıyla sosyo-ekonomik yapıyı sarsıcı biçimde değiştirmekteydi. Bir yandan istihdam artıp, ücretler yükselirken sanayi toplumuna hızlı geçişin sancıları çok güçlü bir şekilde kendini hissettiriyordu. Köylerinden ayrılan milyonlarca topraksız köylü şehirlerin etrafındaki gecekondu bölgelerinde toplanmaktaydı. Bir yandan yeni üretim biçimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir sanayi burjuvazisi giderek zenginleşirken yoksul, işsiz ve umutsuz, ekonomik olduğu kadar siyasal olarak da dışlanmış milyonlar da büyük kentlerin dışında öfkeli bir muhalefetin koşullarını oluşturuyordu. 1953’ün şaşkınlığıyla bölünüp gücünü yitiren sol, bu kitlelerle ilişki kuramazken; ulemanın etkinliği giderek artmaktaydı.

    Şah’ın modern kapitalizm yolunda ilerlemek için yürürlüğe koymaya çalıştığı reform ise çarşı ya da bazargan adı verilen ve geleneksel olarak İran’ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın, toprak sahiplerinin ve ulemanın tepkisini çekti. Toprak reformu, seçim reformu ve kadınlara oy hakkının tanınması, devlet işletmelerinin hisselerinin belirli oranda satılması gibi düzenlemeleri içeren Ak Devrim böylelikle tarıma dayalı ekonomiyi devre dışı bırakıp, toprak sahiplerini sanayi yatırımlarına yönelterek sağlam bir kapitalist ekonomik yapı kurmayı hedefliyordu. Ayrıca Şah’ın ulus inşa süreci için bir engel olarak gördüğü çarşı da bu şekilde tasfiye edilebilecekti. Yine bu hedef doğrultusunda eğitim, sağlık gibi alanlarda çeşitli düzenlemeler öngörülmekteydi. Bunun dış politikadaki yansımaları da İran’ın giderek bölgede ABD’nin jandarması rolüne soyunması şeklinde gerçekleşti. 1970’lerde petrol fiyatlarının aşırı artmasıyla bir yandan içerideki modernleşme hamlesini ve bir sanayi atılımını finanse eden İran, bir yandan da satın aldığı gelişmiş silahlarla askeri güç haline gelerek Basra Körfezi’ndeki askeri varlığını fiilen pekiştiriyordu.

    Söz konusu reformların tehdit ettiği sınıflar ve kadınların oy hakkı başta olmak üzere bazı yeniliklere karşı çıkan ulemanın kurduğu ittifak, mutsuz yoksul kitlelerin öfkesiyle birleşerek Devrim’e ulaşan süreçte geri dönülmesi zor bir dönemecin aşılmasına neden oldu. Seçim reformuna ulemanın tepki göstermesiyle başlayan olaylar sonucunda pek çok kişi öldü. Bu olaylar sırasında, 1979 Devrimi’nin manevî önderi haline gelecek din adamı Ayetullah Humeynî de siyasal bir önder olarak sivrilmekteydi. Humeynî olaylardan sorumlu tutularak tutuklandı, 18 ay hapiste tutuldu. 1964’te bırakılmasından sonra Humeynî, ABD hükûmetini açıkça eleştirdi. Şah, General Hasan Pakravan’ın yönlendirmesiyle Humeynî’yi sürgüne yolladı. Humeynî önce Türkiye’ye, sonra Irak’a, en sonunda ise Fransa’ya gitti. Sürgünde Şah’ı eleştirmeye devam etti.

    İslâm Devrimi ve sonrası

    İran Devrimi, aynı zamanda İslâm Devrimi [40][41][42] olarak da bilinir, Ocak 1978’de Şah karşıtı ilk büyük halk gösterileri ile başladı.[43] Grevler ve gösteriler ülkeyi ve ekonomiyi felç ettikten sonra Şah 16 Ocak 1979’da ülkeyi terk etti ve 1 Şubat 1979’da büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla Ayetullah Humeynî İran’a geri döndü.[44] Pehlevî Hanedanı 11 Şubat’ta İran ordusu, gerillalar ve militanlar sokak savaşlarında Şah’a bağlı silahlı gruplara karşı üstünlük sağlayınca kendini “tarafsız” ilan etmesiyle tamamen çöktü. 1 Nisan 1979’da İran resmen İslâmî Cumhuriyet oldu.[45][46] Aralık 1979’da ülke teokratik bir anayasayı ve Humeynî’nin ülkenin dinî lideri olmasını onayladı.

    Genel af çıkarıldı, belirli bir süre, düzenleme için müzik ve gazete yasağı konuldu. Beni Sadr cumhurbaşkanı oldu.

    Devrimin hızı ve gerçekleşmesi Dünya'da birçok kişide şaşkınlık yarattı,[47] çünkü ciddi olarak ne askerî bir karşı koyuş, ne mali bir kriz ne de bir karşı ayaklanma yaşandı.[48] Hem milliyetçi hem de Marksist muhalif gruplar İslâmî gelenekçilerle birlikte Şah’a karşı mücadele etmelerine rağmen onbinlercesi Ayetullah Humeynî yönetiminde İslâm Cumhuriyeti ile sonuçlanan devrim sonrasında İslâmî rejim tarafından idam edildi. ( Bakınız… 1988 İran siyasi suçlu idamları ve Tudeh)[49]

    2000 yılında Ayetullah Montazeri, yani Humeynî'nin sağ kolu, yayınladığı Hatıralar adlı kitabında, “1988 yılında 30.000 siyasî tutuklunun Humeynî'nin emriyle idam edildiğini”[50] yazıyordu.

    İran Devrimi Sonrası Dış Politika Yaklaşımları

    İran, iki kutuplu düzenin dışında bir dış politika söylemi besliyor bunu devrimci bir bakış açısına sığdırmaya çalışıyordu ve özellikle İmam Humeyni döneminde bunu uygulamaya istekli oldu. Sonraki dönemlerde her ne kadar bu söylemde kalmak istediyse de dış politikası günümüze kadar değişimlere uğrayıp farklı bir yöne doğru evrildi. Devrim öncesi Şah dönemi egemen olan batı yanlılığı ve laik düzen, devrim sonrası egemen olan düşünce rejim güvenliği ve rejim güvenliğinin korunması bununla birlikte bir de ülke güvenliği olmuştur.[51]

    İran-Irak Savaşı
     
    Donald Rumsfeld 19-20 Aralık 1983’te Saddam Hüseyin ile görüştü. Rumsfeld 24 Mart 1983 tarihinde yeniden ziyaret etti. Aynı tarihte BM Irak’ın İran’lı askerlere dönük olarak Hardal gazı ve kimyasal Tabun silahı kullandığını açıkladı.The New York Times Bağdat 29 Mart 1984; "Amerikalı diplomatlar Irak ve A.B.D. ilişkileri açısından memnun olduklarını ifade ediyor ve her anlamda normal diplomatik bağların oluşturulduğunu düşünüyor"[52]

    İran’ın A.B.D. ile ilişkileri devrim sırasında hızla kötüleşti. 4 Kasım 1979’da bir grup İranlı öğrenci, A. B. D. büyükelçiliğinin “casus yuvası” olduğunu iddia ederek elçilik personelini rehin aldı.[53] Elçilik personelini 1953’te Muhammed Musaddık’a düzenlenen komplo gibi devrim hükûmetine karşı halkı ayaklandırmaya çalışmakla suçladılar. Öğrenci liderleri Humeynî’den izin almadan elçiliği basmalarına rağmen Humeynî olayın başarıya ulaşması üzerine onları destekledi.[54] İlk birkaç ay içinde kadın ve Afro Amerikalı rehineler salıverilse de,[54] kalan elli iki rehine 444 gün bırakılmadı.

    Öğrenciler rehineler karşılığı Şah’ın verilmesini istedi ancak 1980 yazında Şah’ın ölümü üzerine rehinelerin casusluk suçundan yargılanması talebi gündeme geldi. Jimmy Carter yönetimin müzakere çabaları veya Kartal Pençesi Operasyonu kurtarma harekâtı başarıya ulaşamadı. Ancak 19 Ocak 1981 tarihinde Cezayir Bildirisi’ne istinaden rehinler bırakıldı.

    Irak lideri Saddam Hüseyin kendisinin İran Devrimi’nin başlangıç aşamasında algıladığı dağınıklıktan ve İran’daki yönetimin Batılı hükûmetler nezdinde itibar görmeyişinden üstünlük sağlamaya karar verdi. Devrim sırasında İran’ın güçlü ordusu dağıtılmıştı. Saddam, Şah zamanından beri Irak’ın üzerinde hak iddia ettiği bölgeleri ele geçirerek Irak’ın Basra Körfezine açılımını genişletme arzusu taşıyordu. Irak için en çok önem taşıyan Huzistan yalnızca Arap nüfusu açısından değil zengin petrol yatakları açısından da değerliydi. Aynı zamanda Ebû Musa ve Büyük ve Küçük Tunb adaları da hedef haline gelmişti. Bu düşünceler içinde Hüseyin İran’a ani bir saldırı yapmayı ve başkent Tahran’a üç gün içinde ulaşmayı öngören bir plan yapmıştı. 22 Eylül 1980’de Irak ordusu savaşı başlatacak şekilde Huzistan’a girdi. Saldırı devrimci İran tarafından tamamen şaşkınlıkla karşılandı.

    Saddam Hüseyin’in kuvvetleri 1982’ye kadar çeşitli ilerlemelerde bulunsa da İran kuvvetleri Irak kuvvetlerini tekrar Irak’a geri çekilmek zorunda bıraktı. Humeynî Irak’ın batı kısmında çoğunlukta olan Şiî Arapların yer aldığı kesimde İslâmî devrimine taraftar bulmaya çalıştı. Savaş 1982’den sonra altı yıl daha devam etti. Humeynî’nin kendi ifadesi ile “bir tas dolusu zehri” içerek BM’in barış antlaşmasını kabul etmesiyle de savaş sona erdi. On binlerce İranlı sivil ve asker Irak kimyasal silah kullandığı için öldü. Irak’a silah satan ülkeler; Mısır, Basra Körfezi’nin Arap ülkeleri, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri, (1983’ten itibaren) ABD, Fransa, Birleşik Krallık, Almanya, Brezilya ve (aynı zamanda İran’a silah satan) Çin. İran sekiz yıl içinde kimyasal silahlardan dolayı 100.000’den fazla kurban verdi.[55] İran’ın toplam yaralısının 500.000 ile 1.000.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Tüm uluslararası ajanslar savaş sırasında Saddam’ın İran’ın insan dalgası hücumları karşısında kimyasal silah kullandığını doğrularken İran’ın hiç kimyasal silah kullanmadığını teyit etmişlerdir.[56][57][58]

    ^ a b c d Encyclopædia Britannica Concise Encyclopedia Article: Media ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; xinhuaciv isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; iran-daily isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; iranian.ws isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: Kaynak gösterme) ^ http://oi.uchicago.edu/OI/MUS/VOL/NN_SUM94/NN_Sum94.html 21 Eylül 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. retrieved 2006-04-29 ^ "The Palaeolithic Indo-Europeans" 29 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. — Panshin.com (retrieved 4 Haziran 2006) ^ "Media | ancient region, Iran | Britannica". www.britannica.com (İngilizce). 15 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2022.  ^ İngilizce) G. Windfuhr, « Dialectology and Topics », dans G. Windfuhr (dir.), The Iranian Languages, Oxon et New York, 2009, s.5-8. ^ Tarih Kitabı (The History Book), Alfa Yayınları, 2017. (sayfa: 45) ^ "The Persians". 14 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2006.  ^ vohuman.org, "Historical perspective on Zoroastrianism", Reproduced from Âtaš-è Dorün — The Fire Within, Jamshid Soroush Soroushian Memorial Volume II, 1st Books Library, Bloomington, IN, 2003 13 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., retrieved 1 Oct 2007 ^ Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0-8094-9104-4, p. 142–143, Time-life Books ^ Cotterell, Arthur. From Aristotle to Zoroaster: An a to Z Companion to the Classical World. 1998, p. 272, Free Press ^ Garthwaite, Gene R., The Persians, p. 2, ISBN 1-4051-5680-5, Wiley-Blackwell (2006) ^ Lorentz, John H. Historical Dictionary of Iran.Asian Historical Dictionaries; No.16. 1995. ISBN 978-0-8108-2994-7, p. 189 ^ Arthur Cotterell, From Aristotle to Zoroaster: An a to Z Companion to the Classical World. 1998. ISBN 0-684-85596-8, p. 344–345, Free Press ^ Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0-8094-9104-4, p. 134, Time-life Books ^ Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0-8094-9104-4, p. 138, Time-life Books ^ "Even the architecture of the Christian church, with its hallowed chancel seems inspired by the designs of Mithraic temples". Abbas Milani. Lost Wisdom. 2004. Mage Publishers, p. 13. ISBN 0-934211-90-6 ^ Andrew Marr, Büyük Dünya Tarihi, Yakamoz Yayıncılık, 2018. ^ Andrew Marr, Büyük Dünya Tarihi, Yakamoz Yayıncılık, 2008. ^ Caheb C., Cambridge History of Iran, Tribes, Cities and Social Organization, vol. 4, p. 305–328 ^ Bosworth C. E., Cambridge History of Iran, vol. 4, p. 90 ^ Grousset, Rene, The Empire of the Steppes, (Rutgers University Press, 1991), 574. ^ Bingham, Woodbridge, Hilary Conroy and Frank William Iklé, History of Asia, Vol.1, (Allyn and Bacon, 1964), 98. ^ "Niẓām al-Mulk | Seljuq vizier | Britannica". www.britannica.com (İngilizce). 6 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2022.  ^ Kühnel E., in Zeittschrift der deutschen morgenländischen Gesell, Vol. CVI (1956) ^ The memoirs of Edward Teller, Lawrence Livermore National Laboratory "Science and Technology Review". July/August 1998, p. 20, link: http://www.llnl.gov/str/pdfs/07_98.pdf 30 Kasım 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ^ Mackey, S.. The Iranians: Persia, Islam, and the soul of a nation. 1996. ISBN 0-525-94005-7, p. 69. ^ Battuta's Travels: Part Three — Persia and Iraq 23 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. retrieved 23 January 2008 ^ Mackey, S.. The Iranians: Persia, Islam, and the soul of a nation. 1996. ISBN 0-525-94005-7, p. 70 ^ Old World Contacts/Armies/Tamerlane 24 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. retrieved 23 January 2008 ^ Mackey, S. The Iranians: Persia, Islam, and the soul of a nation. 1996. ISBN 0-525-94005-7, p. 69. ^ Bertold Spuler. The Muslim World. Vol. I The Age of the Caliphs. Leiden. E.J. Brill. 1960 ISBN 0-685-23328-6 p.29 ^ "The Islamic World to 1600", The Applied History Research Group, The University of Calgary, 1998 12 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., retrieved 1 Oct 2007 ^ "ZAND DYNASTY – Encyclopaedia Iranica". iranicaonline.org. 29 Nisan 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2021.  ^ Alireza Asgharzadeh, Iran and the Challenge of Diversity, New York, Palgrave Macmilla Press, 2007, s. 86. ^ Prof.Dr. Aygün Attar (Haşemizade), İran’ın Etnik Yapısı (Yakın Dönem ve Günümüzde), Ankara, Divan Yayıncılık, 2006, s. 270. ^ Ervand Abrahamian, “Iran Between Two Revolutions (Princeton Studies on the Near East)”, New Jersey, Princeton University Press, 1982, s. 478. ^ Islamic Revolution of 1979 29 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., retrieved 23 Ocak 2008 ^ Islamic Revolution of Iran 28 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., encarta, retrieved 23 Ocak 2008 ^ Fereydoun Hoveyda, The Shah and the Ayatollah: Iranian Mythology and Islamic Revolution ISBN 0-275-97858-3, Praeger Publishers ^ The Iranian Revolution 10 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. retrieved 23 Ocak 2008 ^ Ruhollah Khomeini 22 Ocak 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Encyclopaedia Britannica retrieved 23 Ocak 2008 ^ Iran Islamic Republic 16 Mart 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Encyclopaedia Britannica retrieved 23 January 2008 ^ Encyclopædia Britannica 15 Aralık 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 23 Ocak 2008 ^ Jahangir Amuzegar, The Dynamics of the Iranian Revolution, (1991), p. 4, 9–12 ISBN 0-7914-0731-4 ^ Arjomand, Turban (1988), p. 191. ^ Cheryl Benard, Zalmay Khalilzad, "The Government of God" ISBN 0-231-05376-2, Columbia University Press (1984), p. 18. ^ National Council of Resistance of Iran Foreign Affairs Committee,Crime Against Humanity, France, 2001, S:V ^ YILMAZ, KUBRA (6 Ekim 2020). "İran Devrimi ve Dış Politikada Nükleer Enerji". Küresel Siyaset. 1 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.  ^ National Security Archive: http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB82 22 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. retrieved 23 January 2008 ^ PBS, American Experience, Jimmy Carter, "444 Days: America Reacts" 8 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., retrieved 1 Oct 2007 ^ a b Bowden, Mark. Guests of the Ayatollah: The Iran Hostage Crisis: The First Battle in America's War with Militant Islam (İngilizce). Grove Press. s. 127. ISBN 0-8021-4303-2.  ^ Centre for Documents of The Imposed War, Tehran. (مرکز مطالعات و تحقیقات جنگ) ^ "News". FAS. 15 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.  retrieved 23 January 2008 ^ http://www.fas.org/cw/intro.htm 27 Ocak 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 23 January 2008 ^ NTI Chemical profile of Iran 8 Nisan 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 23 January 2008
    Az oku

Konuşma Kılavuzu

İki
دو
Üç
سه
dört
چهار
Beş
پنج
Altı
شش
Yedi
هفت
Sekiz
هشت
Dokuz
نه
On
ده
Bira
آبجو
su
اب
Tanıştığıma memnun oldum
از ملاقات شما خوشبختم

yakınlarda nerede uyuyabilirsin İran ?

Booking.com
490.025 toplam ziyaret, 9.198 İlgi noktaları, 404 Hedefler, 74 bugün ziyaretler.